Error: Contact form not found.

Schedule a Visit

Nulla vehicula fermentum nulla, a lobortis nisl vestibulum vel. Phasellus eget velit at.

Call us:
1-800-123-4567

Send an email:
monica.wayne@example.com

Göz Tümörleri

Göz içindeki yapılardan köken alan veya göz kapağı, orbita, konjonktiva, kornea ve gözyaşı bezi gibi göz dışı ya da göz etrafındaki dokulardan gelişen tümörlere “Göz tümörleri” denir. Ayrıca vücudu etkileyen akciğer kanseri, meme kanseri, kan kanseri, lenfoma gibi diğer tümörler de kan yoluyla göze yayılım yaparak tümör oluşturabilir. Bunlara ‘Metastatik göz tümörleri’ denir.

Göz içinde gelişen tümörlere göz içi tümörleri denir.

Göz dışı yapılardan gelişen tümörler geliştiği yapıya göre adlandırılır. Örneğin göz kapağından köken alan tümörler göz kapağı tümörleri, göz zarlarında gelişen tümörler konjonktiva tümörleri, orbita dediğimiz göz çukurundan köken alan tümörler ‘orbita tümörleri’ olarak adlandırılır.

Gözünde tümör şüphesi olan hastalarda teşhiste gecikme veya hatalı tanılar, zaman kaybı ile tedavinin başarı şansını düşürebilir. Göz tümörü şüphesi bulunan hastalara doğru tanı konduktan sonra hastanın kliniği ile uyumlu, tümörün özellikleri dikkate alınarak ve teknolojinin getirdiği yeniliklerden de yararlanarak bir tedavi yöntemi belirlenmelidir.

TUNÇ GÖZ olarak prensibimiz olan ‘Doğru Tanı, Doğru Tedavi’ yaklaşımı ile hizmet sunulursa göz tümörleri başarıyla tedavi edilebilir.

Gözün içindeki yapılardan kaynaklanan tümörler öncelikle görme ile ilgili şikayetlere neden olur. Göz içinde gellişen tümör eğer görme ekseni üzerinde ise erken dönemde görme bozukluğu yapabilir. Gözün merkezinde yani retina dediğimiz görme tabakasının maküla diğer bir tabirle sarı noktaya yakın yerleşen tümörler henüz küçük iken görmeyi bozması nedeniyle erken tanı konabilir.

Göz içinde gözün kenarında yerleşen göz tümörleri ise görmeyi genelde çok geç dönemlerde bozar. Bu gibi gözün retina tabakası altında iris dediğimiz renkli tabakaya yakın olan tümörler erken dönemde görme alanında bozulma yapar. Bu tip göz içi tümörlerinde bu nedenle teşhis gecikebilir.

Bazı durumlarda göz içinde gelişen tümörler göz retina tabakası altına sıvı birikimi yaparak retina dekolmanı yapabilir. Bu gibi göz retina tabakasında sıvı birikmesi durumunda da göz retina tabakası fonksiyonunu yitireceği için görmede bozulma olur. Bu hastalarda gözde ışık çakması, şimşek çakması, gözde karartılar oluşması görmede bulanıklaşma oluşabilir.

Çocuklarda göz içi tümörler göz bebeğinde beyaz refle/yansıma oluşmasına neden olabilir. Özellilke flaş ile çekilen fotoğraflar ile gözde kırmızı yerine beyaz bir yansıma görülmesi tipiktir.

Göz içi tümörler eğer göz merceği yani lens arkasında oluşmuşsa katarakt oluşturabilir. Katarakt da dolaylı yoldan gözde görme bozukluğu yapar.

Göz kenarında göz içi sıvının akış yolunda yerleşen tümörler gözde üveit gibi iltihaplanma bulguları ortaya çıkarabilir. Göz içi sıvı akışı bozulduğu için göz tansiyonu yükselebilir, glokom oluşabilir.

Göz içinde görme siniri komşuluğunda yerleşen tümörler de görme alanında bozulma ve görme sinirinde sıkışma yaratabilir. Papilödem dediğimiz tablo oluşabilir.

Göz içinde gelişen tümörler, tümör içindeki damarların çatlaması ile göz retina tabakasında kanama yapabilir. Bu kanama göz içinde vitreus içi kanama şeklinde de görülebilir. Böyle bir durum oluşursa görme ani olarak bozulabilir.

Göz içinde kanama olan veya retinada kanama olan olgularda mutlaka ultrason ile gözde bir tümör olup olmadığı kontrol edilmelidir.

Göz tümörleri Göz içinde veya gözün dışından kaynaklanabilir. Göz içindeki tümör eğer görme noktasına veya görme sinirine yakın ise erken dönemde görmeyi bozar. Az görme gölgeli görme gibi şikayetler oluşur.

Göz içinde, görme noktasından uzakta gelişen göz tümörleri ise görmeyi geç dönemlerde bozarlar.

Bazı durumlarda göz içi tümörler gözün renkli iris tabakasından kaynaklanabilir. Bu durumda göz bebeğinde şekil bozukluğu, katarakt, göz tansiyonu gibi başka göz problemleri de oluşabilir.

Bazı durumlarda göz içinden gelişen tümörler sıvı birikimi yaparak gözde ışık çakması perdelenme, gölgelenme eğri-büğrü görme gibi şikayetlere yol açabilir. Göz retina tabakasında sıvı birikmesi durumunda görmede bozulma olur.

Göz içi tümörler göz dışındaki kanserlerden de göze gelmiş olabilir. Bu nedenle hastanın vücudunda başka bir tümör kanser olup olmadığı sorulmalıdır

Çocuklarda göz içi tümörleri göz bebeğinde beyaz refle/yansıma oluşmasına neden olabilir. Bu durumda flaş ile çekilen fotoğraflarda gözde kırmızı refle yerine beyaz bir yansıma görülmesi tipiktir.

Çocuklarda göz içi tümörlerin önemli bir bulgusu da şaşılıktır. Göz içindeki tümör nedeniyle görmesi bozulan

Göz içi tümörler eğer göz merceği yani lens arkasında oluşmuşsa katarakt oluşturabilir. Katarakt da dolaylı yoldan gözde görme bozukluğu yapar.

Göz içi tümörler gözde kırmızılık, ağrı, bulanık görme gibi iltihaplanma bulguları ortaya çıkarabilir. Göz içi sıvı akışı bozulduğu için göz tansiyonu yükselebilir, glokom oluşabilir.

Göz içinde görme siniri yanında büyüyen tümörler görme alanında bozulma ve görme sinirinde sıkışma yaratabilir. Görme sinirinde şişlik oluşabilir. Böyle bir durumda görme siniri zarar görebilir. Bu hastalarda erken tedavi uygulanmaz ise kalıcı görme bozukluğu hatta görme kaybı gelişebilir.

Göz içinde tümör damarları kanamaya yol açabilir yapabilir. Böyle bir göz içi kanama oluşursa görme ani olarak bozulabilir.

Göz içinde başka nedenlerle de kanama olabilir bu nedenle gözde kanama olan hastalar mutlaka ultrason ile gözde bir tümör olup olmadığı yönünden kontrol edilmelidir.

Not: Bu yazı genel bilgilendirme amaçlı yazılmıştır. Herhangi bir teşhis veya tedavi önerisi amaçlı değildir. Durumunuzla ilgili önerileri muayenenizi yaptırdığınızda tarafımızdan veya kendi doktorunuzdan alabilirsiniz.

Giriş:

Oküler onkolojide ‘maskeleyici sendrom’ dediğimizde, gerçekte bir tümör olmadığı halde kötü huylu (malign) tümörlere benzer bulgular ortaya koyan veya tam tersi olarak, kötü huylu (malign) bir lezyon olmasına karşın tümör değilmiş gibi bir klinik görüntü veren lezyonları ifade ediyoruz. Oküler onkolojideki maskeleyici sendromların, yani gerçek tümörler ile benzeşen lezyonların ayırıcı tanısı, gerek tedavinin düzenlenmesi gerekse gözün ve görmenin korunması yönlerinden önemlidir.

Maskeleyici sendromlar belirli bir patolojiyi değil, tümörlerle karışabilecek pek çok farklı patolojiyi ifade ettiği için klinikte çok değişik şekillerde karşımıza çıkabilir.

Temelde maskeleyici sendromların ortak klinik özelliği ilk muayenede bu lezyonun bir oküler tümör olabileceği şüphesidir.

Bu olgu sunumunda bir maskeleyici sendrom olarak maküler diskifom lezyonun malign melanom ile ayırıcı tanısında dikkat edilecek klinik bulgular ve tedavi yaklaşımını vurgulamak amaçlanmıştır.

Yöntem:

Koroid malign melanomu şüphesiyle kliniğimize müraccat eden bir olgu sunusu.

Bulgular:

Koroid malign melanomu ön tanısı ile kliniğimize yönlendirilen olgunun başlangıç görmesi el hareketleri üzeyindeydi. Fundus muayenesinde Makülada foveayı da kapsayacak şekilde yerleşik kitle görünümlü lezyon mevcuttu. Ultrasonografik olarak kitlede koroidal gölgelenme saptanmadı. EDI OCT görüntüleri koroid kökenli pigmenter bir kitle görünümlü idi ancak lezyonda intralezyoner hemorajik kistoid yapılar saptandı.  MR görüntülerinde T1 ve T2 görüntülerde hiperekojen ve hemoraji ile uyumlu görünüm vardı. Bu bulgularla maskeleyici lezyon olarak koroidal neovasküler membran düşünülen hastaya intravitreal anti-VEGF tedavi başlandı. Üç enjeksisyon sonrası lezyonda gerlileme 5. Enjeksiyon sonrası lezyonun tümüyle küçülerek görme 0.1 düzeyine yükseldi ve diskiform skar görünümlü lezyon ortaya çıktı.

Tartışma:

Erişkinlerde en sık görülen arka uvea tümörü melanomlardır.  Lezyon kalınlığı 4 mm’yi geçtiğinde koroid melanomu tanısı %99 gibi yüksek bir düzeyde doğru olarak konabilse de lezyon çapı 4 mm’nin altında olan ve arka kutupta yerleşik lezyonlarda doğru tanı koymada zorluklar karşımıza çıkabilmektedir[1].

Koroid melanomunu maskeleyebilen lezyonlar:

  1. Diskiform skar
  2. Hemorajik RPE dekolmanı
  3. Koroidal polipoid vaskülopati
  4. Makroanevrizma
  5. Sklerit
  6. Granülomatöz koroiditler
  7. Uveal Effüzyon Sendromu
  8. Diğer iyicil (benign) tümörler

Koroid melanomunu maskeleyebilen lezyonların ayırıcı tanısında iyi bir anamnez alma,  indirek oftalmoskopi ile klinik değerlendirme, fundus fotoğrafları ve anjiyografi, ultrasonografi,  manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve şüpheli olgularda ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB) değerli bilgiler verebilir.

Koroid melanomunu maskeleyebilen lezyonların ayırıcı tanısında iyi bir anamnez alma,  indirek oftalmoskopi ile klinik değerlendirme, fundus fotoğrafları ve anjiyografi, ultrasonografi,  manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve şüpheli olgularda ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB) değerli bilgiler verebilir.

Diskiform Skar ve Hemorajik RPE Dekolmanı

Diskiform skar ve neovasküler oluşumlardan retina altına kanama koroid melanomunu taklit edebilir. (Resim 1 A-B) Diskiform skar ile melanom ayırıcı tanısında[2-4] :

  1. B-mod ultrasonda lezyon gerisinde akustik sessizliğin (koroid gölgelenmesi) bulunmaması ve heterojen bir görüntü (kanamalardaki heterojen yapıya bağlı), vitreus hemorijisinin eşlik etmesi
  2. A-mod ultrasonda iç yansıtıcılığın orta veya yüksek düzeyde bulunması ve iç yansıtıcılığın sıçramalar göstermesi, lezyon arka kenarının dik çıkış yapmaması
  3. Doppler ultrasonografide tümöral damarlanma görülmemesi
  4. Vitreus hemorajisi ile birliktelik
  5. Lezyon kalınlığının 4 mm’nin altında olması

diskiform skar lehine bulgulardır.

Melanom ön tanısı ile enükleasyon için sevk edilen olgularda nihai inceleme sonucunda ekstramaküler diskiform skar tanısı alan olgularda vitreus hemorajisi sıklıkla eşlik etmektedir. Koroid melanomunda ise Bruch membranı yırtığı olmadığı sürece vitreus hemorajisi nadirdir.

Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG)’de uvea melanomu, T1 ağırlıklı kesitlerde vitreusa göre parlak (hiperdens), T2 ağırlıklı kesitlerde ise karanlık yoğunlukta (hipodens) görülür. MRG, retina altı hemorajinin oluş zamanına göre farklı görüntüler verebilir. Diskiform lezyonda eğer hemoraji subakut gelişmişse, lezyon içindeki methemoglobin T1’de hiperdens, T2’de hipodens görünüme yol açar. Kronikleşmiş retina altı hemorajilerde ise, ortamda ferritin ve hemosiderin birikimine bağlı olarak T1 ve T2’de hipodens bir görünüm oluşabilir[5-6].

 

Sonuç:

Pigmenter kitle görünümlü lezyonların olası maskeleyici sendromlar yönünden de ele alınmalı ve ayırıcı tanıda bu olasılıklar değerlendirilmelidir.

Kaynaklar

  1. Char DH. Ocular melanoma. Surg Clin North Am. 2003;83:253-74.
  2. Lederer DE, Edelstein C. Choroidal melanoma: clinical presentation and differential diagnosis. Can J Ophthalmol. 2004;39:358-64.
  3. Bove R, Char DH. Nondiagnosed uveal melanomas. Ophthalmology. 2004;111:554-7.
  4. Shields JA, Augsburger JJ, Brown GC. The differential diagnosis of posterior uveal melanoma. Ophthalmology 1980;87:518-522.
  5. Oburu E, Gregori A. Relearning the lesson – amelanotic malignant melanoma: a case report. J Med Case Reports. 2008; 31;2:31.
  6. Reinke MH, Gragoudas ES. Unusual hemorrhagic lesions masquerading as choroidal melanoma. Int Ophthalmol Clin. 1997;37:135-47.
  7. Preti RC, et al. Idiopathic polypoidal choroidal vasculopathy masquerading as choroidal tumors: one year follow-up of a peripheral lesion. Arquivos brasileiros de oftalmologia, 2015, 78.3: 187-189.
  8. Van den Bergh H, Nowak-Sliwinska P. On the Use of Photodynamic Therapy, as Monotherapy or in Combination, in the Treatment of Polypoidal Choroidal Vasculopathy: An Update. In HANDBOOK OF PHOTODYNAMIC THERAPY: Updates on Recent Applications of Porphyrin-Based Compounds, 2016: 421-435.
  9. Koh A, et al. EVEREST study: efficacy and safety of verteporfin photodynamic therapy in combination with ranibizumab or alone versus ranibizumab monotherapy in patients with symptomatic macular polypoidal choroidal vasculopathy. Retina, 2012; 32(8): 1453-1464.
  10. Baldea I, Filip AG. Photodynamic therapy in melanoma—an update. Journal of Physiology and pharmacology, 2012; 63(2): 109.
  11. Pang CE, Freund KB. Intravitreal polypoidal choroidal vasculopathy in radiation retinopathy. Ophthalmic Surg Lasers Imaging Retina, 2014;45:585-8.
  12. Wolff B, Tick S, Sahel JA, Mauget-Faÿsse M, Shields CL, Shields JA. Diagnostic and Therapeutic Challenges. RETINA, 2014;34(4): 821-824.
  13. Fogle JA. Uveal effusion syndrome. Trans Ophthalmol Soc U K. 1981;101:368-75.
  14. Tunç M, Bulut İ, Önder Hİ, Annakkaya AN, Arbak P. Multifokal tüberküloz koryoidit. Retina-Vitreus 2003;11:(Özel Sayı):8-11.
  15. Tunç M, Durukan H. Bilateral severe visual loss in brucellosis. Ocular Immunol Inflam 2004;12:233-237.
  16. Tunç M, Wendel R, Char DH. Bilateral multifocal choroidal carcinoid: long-term follow-up without treatment. Am J Ophthalmol. 1998;125:875-6.

Prof. Dr. Murat TUNÇ

Göz tümörleri dediğimizde, göz içi yapılardan, göz kapağı gibi göz etrafındaki yapılardan, orbita dediğimiz göz çukuru içinde yerleşik yapılardan, görme siniri ve gözyaşı bezi gibi göz ile bağlantılı yapılardan köken alan tüm tümör ve kanserleri anlıyoruz. Ayrıca vücudu etkileyen akciğer kanseri, meme kanseri, kan kanseri, lenfoma gibi tüm tümörler de kan yoluyla göze yayılım yapabilir ve tedavi edilmesi gerekir.

Göz tümörleri zamanında tanı konulup, uygun bir şekilde takip ve tedavi edilmezse görme kaybına, gözün kaybına ve hatta yaşamın kaybına neden olabilir.

Gözünde tümör şüphesi olan hastalarda teşhiste gecikme veya hatalı tanılar, zaman kaybı ile tedavinin başarı şansını düşürebilir. Göz tümörü şüphesi bulunan hastalara doğru tanı konduktan sonra hastanın kliniği ile uyumlu, tümörün özellikleri dikkate alınarak ve teknolojinin getirdiği yeniliklerden de yararlanarak bir tedavi yöntemi belirlenmelidir.

Sonuçta ‘Doğru Tanı, Doğru Tedavi’ prensibi ile hizmet sunulursa göz tümörleri başarıyla tedavi edilebilir.

Göz Tümör Tedavilerinde Yenilikler:

Göz içi Tümör (Melanom) Tedavisinde Cyberknife SRT (Robotik Işın Tedavisi)

Göz içi tümörler genelde gözün görme tabakasının veya görme sinirinin yakınında gelişir. En sık gördüğümüz kötü huylu göz içi tümörü olan melanomlar uygun tedavi edilmez ise göz dışına yayılarak yaşamı tehdit edebilir. Eskiden gözün alınması ile tedavi edilen melanomlar günümüzde gözü koruyarak ve hatta görmeyi koruyarak tedavi edilebilmektedir. Bu amaçla geliştirilmiş son teknoloji ürünü bir cihaz olan Cyberknife’da Robotik teknoloji, bilgisayar teknolojisi ve hassas ışınlama teknolojisi ile göz içi tümörleri göze ve görme siniri gibi hassas dokulara zarar vermeden veya en az zararla, keskin sınırlarla tedavi edilebilmektedir. Bu yöntemle milimetrenin onda biri hassasiyetinde bir keskinlikle göz içi tümörler tedavi edilebilmektedir.

Bu tedavide, öncelikle tümör sınırları çekilen MR, BT görüntüleme teknikleri ile hassas bir şekilde belirlenir. Tümörün şekli, boyutu, yerleşim yeri gibi özellikler bilgisayara girilerek özel bir program aracılığı ile uygulanacak tedavi planlanır. Bu planlamanın ardından göz özel ilaçlarla hareketsiz bir hale getirilir ve lokal anestezi ile hastanın tedavi sırasında konforu sağlanır. Bu işlem ardından göz içindeki tümör sınırları işaretlenir ve gözdeki görme siniri, maküla gibi görmeyi sağlayan yapılar koruma altına alınarak işaretlenir. Hasta tedavi odasına alınır ve bilgisayara girilen verilere göre hareket eden robotik bir mekanizma ucundaki ışın kaynağı çeşitli açılardan tümör üzerine tedavi edici ışın uygular. Yaklaşık yarım saat süren bu işlemde tek bir uygulama ile 12 mm kalınlığa kadar küçük-büyük tüm tümörler başarı ile tedavi edilebilmekteyiz.

 

 

Göz İçi Tümörlerde Plak Tedavisi

Göz içi tümörlerin tedavisinde bir diğer yöntem de radyoaktif plak uygulamalarıdır. Bu yöntemde göz zarları cerrahi olarak açılır ve göz yüzeyine  tümörün hemen arkasına radyoaktif ışın yayan plak yerleştirilir. Üzerindeki delikler yardımı ile göz yüzeyine tespit edilebilen plak aradan 5 gün geçtikten sonra cerrahi olarak çıkarılır. Plak tedavisiyle de Cyberknife ile olduğu gibi etkin bir tümör kontrolü sağlayabilmekteyiz.

Fotodinamik Lazer Tedavisi

Göz içinde tespit edilen tümör kalınlığı 2.5 mm’nin altında ise Fotodinamik Lazer Teknolojisi ile tedavi edilebilir. Bu yöntemde koldan verilen bir ilaç ile göz içindeki tümör hücreleri işaretlenir ve lazer uygulaması ile doğrudan tümör hücreleri hedef alınarak tümör etkisiz hale getirilir. Bu modern tedavi yöntemi ile etraf dokulara zarar vermeden tümörü ortadan kaldırılabilmekteyiz.

Çocuklarda Retinoblastom (Göz Kanseri) için Selektif Oftalmik Kemoterapi

Çocukların en sık görülen göz kanseri Retinoblastom’dur. Bu tümör çocuklarda tek gözde veya her iki gözde doğumdan hemen sonra veya il 4 yaş içinde gelişebilir. Erken tanı konmadığında gözün kaybına, kalıcı körlüğe ve hatta yaşam kaybına yol açabilir. Tanıda ve tedavide gecikme olursa tümör beyine, kemik iliğine ve vücuda yayılabilir.

Bu tümörün tedavisinde tanı konduğunda tümörün büyüklüğü, evresi, bir veya iki gözde yer alması gibi kriterlere göre tedavi planlanmalıdır. Kemoterapi’ye oldukça duyarlı olan bu tümör sistemik tüm vücuda uygulanan kemoterapi’nin vücuda olan potansiyel yan etkileri nedeniyle çocuğun kasığından yapılan anjiyo kateter işlemi ile sadece tümörün olduğu göz hedeflenerek tedavi edilebilmektedir. Bu yöntemle çocuğun kasığından girilen bir katater aynı kalp anjiyografisi gibi damarlar içinden ilerletilerek göz besleyici damarına ilerletilmekte ve kemoterapi sadece tümörün olduğu göze uygulanmaktadır. Bu tedavi lazer kriyoterapi gibi lokal tedaviler ile kombine edilebilir. Bu yöntemle kemoterapinin vücuda olan yan etkileri en aza indirilerek etkin göz içi tümör tedavisi sağlayabilmekteyiz.

Göz Yüzeyi Tümörlerde Kök Hücre Tedavisi

Göz yüzeyini ve göz zarlarını tutun kanserler, gözün saydam tabakasını bozarak bulanıklaştırmakta burada yeni damarlar oluşturarak görmenin kalıcı olarak bozulmasına neden olabilmektedir. Bu hastalarda sağlam gözde alınan ‘kök hücreler’ içeren küçük bir zar gözdeki tümör temizlendikten sonra tümörlü göze nakledilmekte ve göz yüzeyinin hiçbir şey olmamış gibi pırıl pırıl olmasını sağlayabilmektedir. Tümör dışında göz yüzeyini bozan her türlü yüzey bozukluğunda da kök hücre naklini başarıyla uygulanabilmekteyiz.

Orbita Tümörlerinde Cerrahi Tedavi

Orbita bölgesi gözün hassas damar ve sinirlerinin yer aldığı karmaşık bir bölgedir. Bu bölgedeki tümörlerin cerrahisi tecrübe gerektirir.  Bu tümörlerin tanı ve cerrahi planlamasını üç boyutlu modelleme ile her hasta ve her tümör için özel cerrahi yaklaşımlar ile uygulayabilmekteyiz.

Göz Kapağı Tümörlerinde Estetik Rekonstrüksiyon:

Göz kapağı tümörlerinde tümörü tamamen çıkardıktan sonra oluşacak defekti (boşluğu) estetik bir şekilde ve göz görünümünü bozmayacak ve görme fonksiyonunu sağlayacak şekilde oluşturmak tecrübe ister. Tümör çıkarıldığında oluşan açıklıkları adeta yeni bir gözkapağı oluşturacak şekilde greft ve flap cerrahisi gibi plastik rekonstrüktif yöntemler uygulayarak başarıyla rekonstrükte edilebilmekteyiz.

Göz Tümörlerinde Genetik İnceleme:

Günümüzde moleküler genetik araştırmalar, bize bazı tümörlerin genetik bir kökeni olabileceğini göstermektedir. Ayrıca uygulanacak tedavilerin seçimine de bazı durumlarda genetik incelemeler ile karar verebiliyoruz. Bu genetik testler bize hastalığın nasıl seyredeceği konusunda da fikir verebilmektedir.

Göz tümörleri zamanında tanı konup uygun bir şekilde takip ve tedavi edilmezse gözün kaybına ve hatta yaşamın kaybına neden olabilir. Bu nedenle Prof. Dr. Murat Tunç göz kliniği olarak ‘Doğru Tanı, Doğru Tedavi’ prensibiyle hastalarımıza hizmet sunuyoruz.

Göz tümörlerinin tedavisinde temel ilkemiz tedavide ‘Altın Standart’ olmuş yöntemleri uygulamak, çağın getirdiği yeniliklerden de sonuna kadar yararlanmaktır. BLu amaçla yurt dışındaki gelişmeleri de yakından takip ediyor ve uyguluyoruz.

Göz Hastalıkları alanında yüksek teknoloji kullanımı göz tümörlerinin tedavisinde de kullanım alanı bulmaktadır:

Melanom Tedavisinde Cyberknife

Gözün en sık görülen malign (kötü huylu) tümörü olan Melanom tedavisinde Robot teknolojisi, bilgisayar teknolojisi ve ışınlama teknolojisi bir araya getirilerek göz tümörlere göze zarar vermeden veya en az zararla Lazer kadar keskin sınırlarla tedavi edilebiliyor. Prof. Dr. Murat Tunç göz kliniği olarak biz de bu teknolojiyi kullanarak hastalarımızı kusursuz kesinlikte ışın tedavisi uygulayarak tedavi ediyoruz.

Göz içi Tümörlerde Fotodinamik Lazer Tedavisi

Fotodinamik Lazer Teknolojisi ile koldan verilen bir ilaç ile göz içindeki tümör hücreleri lazer ışığına duyarlı bir hale getiriliyor. Doğrudan tümör hücreleri hedef olarak işaretlenerek adeta tümör  hücreleri Lazer ile adeta bombardımana tutuluyor. Bu modern tedavi ile etraf dokulara zarar vermeden tümör ortadan kaldırılıyor. Bu tedaviyi de Prof. Dr. Murat Tunç Göz Kliniğinde başarıyla planlayıp uygulayabilmekteyiz.

Çocuklarda Retinoblastom için Anjiyo Kemoterapi

Çocukların en sık görülen göz kanseri olan Retinoblastom’da çocuğun kasığından yapılan anjiyo kateter işlemi ile sadece tümörün olduğu gözü hedefleyerek kemoterapi uygulama imkanı mevcut olan en yeni tedavi yöntemidir. Bu tedaviyi de Ankara’da Prof. Dr. Murat Tunç göz kliniğinde planlayıp dış merkezlerden destek alarak uygulayabilmekteyiz.

Göz Yüzeyi Tümörlerde Kök Hücre Tedavisi

Göz yüzeyini göz zarlarını tutun kanserler, kornea dediğimiz saydam tabakayı bozarak bulanıklaştırmakta burada yeni damarlar oluşturarak görmenin kalıcı olarak bozulmasına neden olabilmektedir. Bu hastalarda sağlam gözde alınan limbal ‘kök hücreler’ tümör olan gözde tümör temizlendikten sonra nakledilmekte ve göz yüzeyinin hiçbir şey olmamış gibi pırıl pırıl olmasını sağlamaktadır. Tümör dışında göz yüzeyini bozan her türlü bozuklukta kök hücre nakli uygulanabilmektedir. Prof. Dr. Murat Tunç, limbal kök hücre naklini Türkiye’de ilk uygulayan hekimlerden biridir ve kök hücre nakli yaklaşık 15 yıldır tarafımızdan başarı ile uygulamaktadır.

Göz Yüzeyi Bozukluklarında Amniyon Zarı Nakli

Göz yüzeyini bozan tümör, kimyasal yanık, göz yüzey iltihaplanmaları gibi  durumlarda doğum sonrası atılan plasentanın amniyon zarı özel yöntemlerle hazırlanarak göz yüzeyi rekonstrüksiyonunda kullanılabilmektedir.  Amniyon zarındaki kök hücreler göz yüzeyindeki bozuklukların düzeltilmesi için büyük fayda sağlamaktadır.

Orbita Tümörlerinde Cerrahi Tedavi

Orbita bölgesi gözün hassas damar ve sinirlerinin yer aldığı karmaşık bir bölgedir. Bu bölgedeki tümörlerin cerrahisi tecrübe gerektirir. Prof. Dr. Murat Tunç, bu alanda Amerika’da eğitim görmüş ve yüzlerce olguda bu cerrahi işlemleri başarıyla uygulama tecrübesine sahiptir.

Göz Kapağı Tümörlerinde Rekonstrüksiyon:

Göz kapağı tümörlerinde tümörü tamamen çıkardıktan sonra oluşacak defekti (boşluğu) estetik bir şekilde ve göz görünümünü sağlayacak şekilde oluşturmak tecrübe ister. Kliniğimizde çok geniş defektler bile adeta yeni bir gözkapağı oluşturacak şekilde greft ve flap cerrahisi ile rekonstrükte edilebilmektedir.

Murat Tunç Göz Kliniği olarak hasta için en uygun tedavi hasta ile ilgili faktörler de dikkate alınarak belirlenmektedir. Hastalarımız, yurtdışındaki modern merkezlerde hangi tedavi uyguanıyorsa aynı ve hatta daha iyi bir şekilde tedavi görmektedir.  Bu nedenle gelecekte ülkemize sağlık turizmi yönünden hasta kazandırmakta iddialıyız.

Göz içi tümörlerin tedavisinde bir diğer yöntem de radyoaktif plak uygulamalarıdır. Bu yöntemde göz zarları cerrahi olarak açılır ve göz yüzeyine  tümörün hemen arkasına radyoaktif ışın yayan plak yerleştirilir. Üzerindeki delikler yardımı ile göz yüzeyine tespit edilebilen plak aradan 5 gün geçtikten sonra cerrahi olarak çıkarılır. Plak tedavisiyle de Cyberknife ile olduğu gibi etkin bir tümör kontrolü sağlayabilmekteyiz.

Plak tedavisi ile kalınlığı 6 mm’ye kadar olan göz tümörleri başarıyla tedavi edilebilmektedir. Eğer tömör gözün kenar kesimlerinde ve 6 mm nin altında ise plak iyi bir alternatiftir. Ancak görme siniri yakınındaki tümörlerde plağı yerleştirmede zorluklar oluşabilmektedir.

Plak tedavisi hasta için 1 hafta içinde 2 kez göz ameliyatı olmasını gerektiren bir tedavidir, bir diğer dezavantajı da Türkiye’de SGK kapsamında olmaması nedeniyle çok yüksek maliyetlerin hasta tarafından karşılanması gereğidir.

Göz içi Tümör (Melanom) Tedavisinde Cyberknife SRT (Robotik Işın Tedavisi)

Göz içi tümörler genelde gözün görme tabakasının veya görme sinirinin yakınında gelişir. Erişkinlerde en sık gördüğümüz kötü huylu göz içi tümörü olan melanomlar uygun tedavi edilmez ise vücuda yayılarak yaşamı tehdit edebilir. Eskiden gözün alınması yani enükleasyon ile tedavi edilen melanomlar günümüzde gözü koruyarak ve hatta görmeyi koruyarak tedavi edilebilmektedir.

Bu amaçla geliştirilmiş son teknoloji ürünü bir cihaz olan Cyberknife’da Robotik teknoloji, bilgisayar teknolojisi ve hassas ışınlama teknolojisi ile göz içi tümörleri göze, retinaya ve görme siniri gibi hassas göz dokularına zarar vermeden veya en az zararla, keskin sınırlarla tedavi edilebilmektedir. Bu yöntemle milimetrenin onda biri hassasiyetinde bir keskinlikle göz içi tümörler tedavi edilebilmektedir.

Bu tedavide, öncelikle gözdeki tümör sınırları çekilen MR, BT gibi görüntüleme teknikleri ile hassas bir şekilde belirlenir. Tümörün şekli, boyutu, yerleşim yeri gibi özellikler bilgisayara girilerek özel bir program aracılığı ile uygulanacak tedavi planlanır. Bu planlamanın ardından göz özel ilaçlarla hareketsiz bir hale getirilir ve lokal anestezi ile hastanın tedavi sırasında ağrı hissetmemesi ve konforu sağlanır. Bu işlem ardından göz içindeki tümör sınırları özel bilgisayarlar üzerinde işaretlenir ve gözdeki görme siniri, retina, maküla (sarı nokta) gibi görmeyi sağlayan yapılar koruma altına alınarak işaretlenir. Eğer mümkünde lens ve gözyaşı bezi de koruma altına alınarak hastada ileride bir katarakt gelişimi veya göz kuruluğu gelişimi önlenmiş olur.

Hasta Cyberknife tedavi uygulama odasına alınır ve bilgisayara girilen verilere göre hareket eden robotik bir mekanizma ucundaki ışın kaynağı çeşitli açılardan gözdeki tümör üzerine tedavi edici ışın uygular. Gözde tümörlü doku dışındaki yapılar ve diğer vücut dokuları herhangi bir radyasyona maruz kalmadan yaklaşık yarım saat süren bu işlemde tek bir uygulama ile 12 mm kalınlığa kadar küçük, orta veya büyük tüm göz içi tümörler başarı ile tedavi edilebilmektedir.

Tunç Göz Kliniği olarak bu tedavi konusunda paydaşlarımızla beraber önemli bir deneyime sahibiz.

Tunç Göz Kliniğimizin yüz güldürücü sonuçları Amerikan Akademi Oftalmoloji (AAO) Kongresi ve Avrupa Oftalmik Onkoloji (OOG) Kongresi gibi önemli bilimsel toplantılarda klinik yöneticimiz Prof. Dr. Murat TUNÇ tarafından sunulmuş ve önemli başarılar kazanmıştır.

Göz içinde tespit edilen tümör kalınlığı 2 mm’nin altında ise Fotodinamik Lazer Teknolojisi ile tedavi edilebilir. Bu yöntemde koldan verilen bir ilaç ile göz içindeki tümör hücreleri işaretlenir ve lazer uygulaması ile doğrudan tümör hücreleri hedef alınarak tümör etkisiz hale getirilir. Bu modern tedavi yöntemi ile etraf dokulara zarar vermeden tümörü ortadan kaldırılabilmekteyiz.

Lazer tedavisinde lazer enerjisi doğrudan tümör üzerine uygulanarak tümör dokusunun büzüşmesi ve canlılığını yitirmesi hedeflenir. Özellikle koroid ve retina hemanjiyomları dediğimiz gözün damar kökenli tümörerinde başarıyla uygulanır.

Retinoblastom dediğimiz çocukluk çağı malign yani kötü huylu tümörlerinde esas tedaviye yardımcı (adjuvan) olarak uygulanabilir.

Fotodinamik tedavi özellikle retina merkezi olan sarı nokta optik sinir ve görme açısından kritik göz bölgelerinde yerleşmiş olan retina altı sıvıya yol açan iyi huylu ve kötü huylu malign melanomların veya göze metastataz yapmış tümörlerin tedavisinde uygulanabilir. Melanomlarda özellikle tümör kalınlığının 2 mm altında olması durumunda tedavide başarı ve gözde görmenin korunma oranı yüksektir. Özel bir dalga boyunda uygulanan bu lazer ışını gözün görme tabakası olan retina tabakasına zarar vermeden doğrudan göz içi tümöre etki eder. Uygulama öncesinde hastaya kol damarından bir ilaç (vertoporfirin) verilir ve tümör damarlarında biriken bu madde lazer ışığına hassas olması itibariyle lazer uygulaması ile tümör damarlarında büzüşme ve tıkanma yapar böylece tümör canlılığını yitirir.

Göz içi tümörler genelde gözün görme tabakasının veya görme sinirinin yakınında gelişir. Erişkinlerde en sık gördüğümüz kötü huylu göz içi tümörü olan melanomlar uygun tedavi edilmez ise vücuda yayılarak yaşamı tehdit edebilir. Eskiden gözün alınması yani enükleasyon ile tedavi edilen melanomlar günümüzde gözü koruyarak ve hatta görmeyi koruyarak tedavi edilebilmektedir.

Bu amaçla geliştirilmiş son teknoloji ürünü bir cihaz olan Cyberknife’da Robotik teknoloji, bilgisayar teknolojisi ve hassas ışınlama teknolojisi ile göz içi tümörleri göze, retinaya ve görme siniri gibi hassas göz dokularına zarar vermeden veya en az zararla, keskin sınırlarla tedavi edilebilmektedir. Bu yöntemle milimetrenin onda biri hassasiyetinde bir keskinlikle göz içi tümörler tedavi edilebilmektedir.

Bu tedavide, öncelikle gözdeki tümör sınırları çekilen MR, BT gibi görüntüleme teknikleri ile hassas bir şekilde belirlenir. Tümörün şekli, boyutu, yerleşim yeri gibi özellikler bilgisayara girilerek özel bir program aracılığı ile uygulanacak tedavi planlanır. Bu planlamanın ardından göz özel ilaçlarla hareketsiz bir hale getirilir ve lokal anestezi ile hastanın tedavi sırasında ağrı hissetmemesi ve konforu sağlanır. Bu işlem ardından göz içindeki tümör sınırları özel bilgisayarlar üzerinde işaretlenir ve gözdeki görme siniri, retina, maküla (sarı nokta) gibi görmeyi sağlayan yapılar koruma altına alınarak işaretlenir. Eğer mümkünde lens ve gözyaşı bezi de koruma altına alınarak hastada ileride bir katarakt gelişimi veya göz kuruluğu gelişimi önlenmiş olur.

Hasta Cyberknife tedavi uygulama odasına alınır ve bilgisayara girilen verilere göre hareket eden robotik bir mekanizma ucundaki ışın kaynağı çeşitli açılardan gözdeki tümör üzerine tedavi edici ışın uygular. Gözde tümörlü doku dışındaki yapılar ve diğer vücut dokuları herhangi bir radyasyona maruz kalmadan yaklaşık yarım saat süren bu işlemde tek bir uygulama ile 12 mm kalınlığa kadar küçük, orta veya büyük tüm göz içi tümörler başarı ile tedavi edilebilmektedir.

Tunç Göz Kliniği olarak bu tedavi konusunda paydaşlarımızla beraber önemli bir deneyime sahibiz.

Tunç Göz Kliniğimizin yüz güldürücü sonuçları Amerikan Akademi Oftalmoloji (AAO) Kongresi ve Avrupa Oftalmik Onkoloji (OOG) Kongresi gibi önemli bilimsel toplantılarda klinik yöneticimiz Prof. Dr. Murat TUNÇ tarafından sunulmuş ve önemli başarılar kazanmıştır.

Çocukluk çağının en sık görülen göz içi kanseridir. Rb1 geni mutasyonu sonrasında gelişen bir kanser türüdür. Çocuklarda yenidoğan döneminden beş yaşına kadarki dönemde görülebilir. Tek taraflı veya her iki gözün tutulumuyla çift taraflı gelişebilir. Retina dediğimiz göz içerisinde görmeyi sağlayan tabakadan köken alan kötü huylu (malign) bir tümördür ve vücuda yayılım gösterebilir. Bu nedenle doğru ve erken tanı tedavinin başarısında önemlidir.

Çocuklarda Retinoblastom (Göz Kanseri) için Selektif Oftalmik Kemoterapi

Çocukların en sık görülen göz kanseri Retinoblastom’dur. Bu tümör çocuklarda tek gözde veya her iki gözde doğumdan hemen sonra veya ilk 4 yaş içinde gelişebilir. Erken tanı konmadığında gözün kaybına, kalıcı körlüğe ve hatta yaşam kaybına yol açabilir. Tanıda ve tedavide gecikme olursa tümör beyine, kemik iliğine ve vücuda yayılabilir.

Bu tümörün tedavisinde tanı konduğunda tümörün büyüklüğü, evresi, bir veya iki gözde birden yer alması gibi kriterlere göre tedavi planlanmalıdır. Kemoterapi’ye oldukça duyarlı olan bu tümör sistemik tüm vücuda uygulanan kemoterapi’nin vücuda olan potansiyel yan etkileri nedeniyle çocuğun kasığından yapılan anjiyo kateter işlemi ile sadece tümörün olduğu göz hedeflenerek tedavi edilebilmektedir. Bu yöntemle çocuğun kasığından girilen bir katater aynı kalp anjiyografisi gibi damarlar içinden ilerletilerek göz besleyici damarına ilerletilmekte ve kemoterapi sadece tümörün olduğu göze uygulanmaktadır. Bu tedavi lazer, kriyoterapi, göz içi kemoterapi gibi lokal tedaviler ile kombine edilebilir. Bu yöntemle kemoterapinin vücuda olan yan etkileri en aza indirilerek etkin göz içi tümör tedavisi sağlayabilmekteyiz.

Ancak tabi ki gerekli durumlarda sistemik kemoterapi ve bazı seçilmiş durumlarda göze plak radyoterapi uygulamaları da söz konusu olabilir.

Göze selektif oftalmik arteriyel kemoterapi girişimsel radyologlarca uygulanan bir tedavi olup Tunç Göz Kliniği olarak bu konuda takım anlayışı içerisinde dış paydaşlarla işbirliği halinde tedaviyi yürütmekteyiz.