Error: Contact form not found.

Schedule a Visit

Nulla vehicula fermentum nulla, a lobortis nisl vestibulum vel. Phasellus eget velit at.

Call us:
1-800-123-4567

Send an email:
monica.wayne@example.com

Gözde Kök Hücre Tedavileri

Kornea dediğimiz gözün en önündeki saydam tabakada bulanıklık olması durumunda gözün görme tabakası (retina) sağlam olsa bile görme önemli düzeyde düşebilir. Gözün saydam tabakasında ileri yaştaki hastalarda kanser niteliğindeki tümörler görülebilse de çocukluk çağında ve gençlerde göz saydam tabakada oluşan tümörler genellikle doğumsal’dır. Çocuklarda ve gençlerde saydam tabaka kenarında küçük süt beyazı lekeler şeklinde görülen ve doğuştan var olan dermoid tümör 1/10.000 gibi oldukça sık görülmesine karşın saydam tabakanın tam ortasını tutan ve görmeyi ileri derecede bozan lipodermoid tümör dünya literatüründe sadece 5-6  vaka olarak bildirilmiştir.

Literatürde bildirilen bu altı olguya genellikle çocukluk çağında kornea nakilleri uygulanmış, ancak kornea naklinin özellikle çocuklardaki başarısızlığı nedeniyle görme korunamamıştır.

Biz, olgumuzda kornea merkezini tutan tümörü altındaki ince korneal dokuyu zedelemeden ve son derece dikkatli bir şekilde çıkardık. Tümörün kornea (saydam tabaka) merkezinde önemli düzeyde incelme yapmış olması nedeniyle saydam tabakadaki (kornea) doku kaybına yol açan defekti, plasentadan elde edilen ve belli standart işlemler ile gözde kullanılabilir hale getirilen amniyon zarı ile kapattık. Amniyon zarı göz için kök hücreleri barındıran bir zardır ve hastamızın saydam tabakasındaki ileri düzeydeki incelmeyi tamir amacı ile uygulanmıştır. Böyle bir olguda dünyada ilk kez amniyon membranı kullanılmıştır. Normalde göz yüzeyine dikilen amniyon zarı implantasyonunda biz bu olgumuz için farklı ve bu tip olgularda ilk kez uygulanan bir teknikle amniyon zarını,  göz konjonktivası içerisine gömme tekniğini kullandık.  Uyguladığımız bu yeni tekniğin avantajı kullanılan amniyon zarının göz yüzeyine en iyi bir şekilde oturması ve kaynaması, olası bir kornea nakli için bize zaman kazandırması ve kornea yüzeyinde kök hücelerin göz yüzeyinin onarımına katkı sağlamasıdır.

Ameliyat sonrası hastamızın gözündeki tümöral bozukluk tedavi olurken gözün bütünlüğü de korunabilmiştir. Literatürdeki benzer olgu sunularına baktığımızda bunlarda tümör çıkarıldıktan sonra gözün ve görmenin korunamadığı bildirilmektedir. Bizim olgumuzda ise hem göz hem de görme potansiyeli korunabilmiştır.  Bundan sonraki aşamada hastamıza daha uygun koşullarda kornea transplantasyonu yapılması planlanmaktadır. Bu nakil sonrasında hastamız görmesine de tekrar kavuşabilecektir.